kripto paralarbitcoinvadeli işlemspot işlemcoinlerresimli sözler

Sabahattin Ali Sözleri ve Şiirleri

Sabahattin Ali Sözleri ve Şiirleri
16.09.2023
1.812
A+
A-

Sabahattin Ali sözleri ve şiirleri, yaşadığı dönemden çok sonra insanların hayatına dokunmaya başladı. Yaşadığı dönemde bir hayli haksızlığa uğrayan yazar, ölümünden sonra bıraktığı izlerle insanların dikkatini üzerine çekti.

Sabahattin Ali, toplumcu görüşleri ve romantik bakış açısıyla insan ruhunun derinlerine işleyen anlamlı sözler ve şiirler yazmıştır. Değeri sonradan anlaşılan bir yazar ve şair olmasına rağmen günümüzde hâlâ çok fazla okunuyor. İşte Sabahattin Ali’nin sözleri ve şiirleri…

Konu İçeriği

En Beğenilen Sabahattin Ali Sözleri

Sabahattin Ali Sözleri

Sabahattin Ali’nin kaleme aldığı sözler ve şiirler, yaşadığımız dönemde de etkisini göstermektedir. En çok aranan konular arasında yer alan Sabahattin Ali’nin en anlamlı sözleri de bunu gösteriyor. Yazar ve şairin ruh dünyasını anlamak ve hayatın farklı alanlarında nakşetmek için Sabahattin Ali sözlerini mutlaka okumanızı öneririz.

“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.”

“İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Bir ümidim yok. Bu sondu. Artık hiç bir şeyin değişmesine imkan yok, lüzum da yok.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Bir arkadaş istiyorum. Benimle konuşmadan beni tamamen anlayacak, benimle karşı karşıya saatlerce hiç konuşmadan oturabilecek bir arkadaş.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek.” Sabahattin Ali Sözleri

Sabahattin Ali’nin En Çok Aranan Sözleri

Sabahattin Ali Sözleri

Sabahattin Ali sözleri, her insanın ruhuna dokunan ve farklı yerlere götüren sözlerdir. Her bir sözünde farklı manalar barındıran sözleri, hayatın her safhasında mutlaka ihtiyaç duyulabilecek sözlerdir.

“Ben böyleyim işte!” dedi. “Ben garip bir kadınım. Benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız. (Sabahattin Ali Sözleri)

“Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan insanı vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat hep böyle değil midir ? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.”

“Yalnız bir şeye kızıyorum kardeşim: Bari bu hiçliği düşünemeyecek kadar aptal olsaydım. Kendimi bir şey zannedebilseydim. İnansaydım.” (Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali Sözleri

“Anadolu’da işsizliğin doğurduğu yegane iş dedikodudur.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Sensin, kalbim değil, böyle göğsüme vuran.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşanmaya değer… Ne olursa olsun…” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: ‘Dünyada neler gördünüz? ‘ dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki…” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti…”

“Halbuki en çok okuduğum bir kitabın, en çok okuduğum bir satırı bile bana bazen başka şeyler söyleyebilir…”

(Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali sözleri, hayatın her alanında olduğu gibi okuma hayatında da tesir bırakan sözlerdir. Gerçekten de mükemmel bir bakış açısı ile değerlendirdiği sözleri, hayata ilham veren gücü ile muhakkak okunması gerekir.

“Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Ve çok geçten daha kötüsü yoktur hayatta…”

“Acılar kalbimi nasırlaştırdı ve kalbim, her zaman üzerine basılan bir nasır gibi sızlıyor. Yalnız ben artık bağırmıyorum, bağıramıyorum.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Yerinde bir cevap, keskin bir nükte bütün hakikatlere bedeldi.”

Sabahattin Ali Sözleri

“Bu ölü toprakların üstünde hiçbir şey ölmek ve öldürmek kadar kolay değildir.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“İstanbul’dan ayrılmak istemiyoruz fakat senede kaç defa kütüphaneye gideriz? Üç beş cadde ile bir o kadar da kahveden başka ne biliriz? Fikir hayatı, fikir hayatı diyoruz… En kabadayımız bile gevezelikten başka ne konuşuyor? Kahve münakaşalarıyla zihnimizi inkişaf ettirdiğimizi sanmakla pek akıllıca bir iş yaptığımıza kani değilim… Bizi buraya asıl bağlayan bir alışkanlıktır… Biz burada maksatsız yaşamayı ve boş beyinle dolaşmayı tatlı bir meşgale haline getirmek yolunu keşfetmişiz.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Sonra bu garip ağaçlar bana daima hasretini çektiğim uzak memleketleri hatırlatır…”

“Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik. Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz?” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?” Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı (Sabahattin Ali Sözleri)

“Hiçbiri insanı insan yapan şeyin şahsiyet olduğunu, bütün ilimlerin, bütün tecrübelerin yalnız bunu temine yaradığını anlamamıştır.” (Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali Sözleri

“İnsan alıştığı, güzel bulduğu, kendine yakın bulduğu yerlerden ayrılırken sanki vücudunun bir kısmını orada bırakıyormuş gibi üzülür.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki, temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir.”

“Sana kızgın değilim. Sana kızmayacak kadar seni iyi tanıyorum. Sonra seni seviyorum. Neden sevdiğimi bilmeden seviyorum. Bu sevgiyi her gittiğim yere beraber götüreceğim. Allahaısmarladık.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Fakat her şey geçer, her şey unutulur. Kendini bir felâketin içinde kaybetmenin mânâsı yoktur. İnsan birazcık da kalender olmalıdır!” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Bir zamanlar birbirlerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetme ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hala bilmeyeceklerdi.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Kadın sevebileceği zaman sevmiyor, ancak tatmin edilmeyen arzulara üzülüyor, kırılan benliğini tamir etmek istiyor, kaybedilen fırsatlara yanıyor ve bunlar ona aşk çehresi altında görünüyordu.”

“Kitaplar yeni tanıdıklarına karşı çok ketum olurlar. Bir kere de onlarla laubali oldunuz mu size malik oldukları her şeyi verirler ve onlar bizim isteyebileceğimiz her şeye fazlasıyla maliktirler.” (Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali Sözleri

“Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğumuzu zannetmektir ki, ne kendimiz bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Demek hayat böyle iki adım ileri bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi?” (Sabahattin Ali Sözleri)

 “Hayat birbirinde ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yaklaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyor. Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değil ve sadece hatıralar iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değil.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş… Ne aradığımızı bilmeden aramak… Şimdi içim rahat, aradığını bulan ve başka bir şey istemeyen biri gibi sükunet içindeyim… Dünyada bundan büyük bir saadet olur mu?” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Başmabeyinci esefle başını sallayıp: – Ne talihsiz adam!, demiş. Tam muradına ereceği anda öldü! Gözlerini dervişin yüzünden ayırmayan melike: -Sus!, demiş. Ondan daha talihli insan var mı? Asıl bahtiyar, bir ömür boyunca hasretini çektiği şeye kavuşan değil, ona erişeceğini anladığı anda, saadetinin en yüksek noktasında bir ‘Ah!’ diyerek düşüp ölebilendir.” (Bir Aşk Masalı, Sırça Köşk, 1947)

Sabahattin Ali Sözleri

“Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?” (Sabahattin Ali Sözleri)

“İkimiz de aynı şehirdeyiz ve birbirimize varmamız için yarım saatten daha az bir zaman yeter. Buna rağmen o orada ben buradayım. Neden? Sebep yok… Ben burada ne yapıyorum? Kendimi ve etrafımdakileri sıkmaktan başka ne işim var? Onun da orada pek lüzumlu şeylerle uğraşmadığı muhakkak. Böyle bir günde oturup piyanoya çalışacak değil ya… Dünyada şimdi onunla yan yana bulunmamız kadar mantıksız ve lüzumsuz ne vardır acaba? Hayat bir tesadüfler silsilesi imiş, ala! Fakat tesadüfün de kendine göre bir mantığı olmalı değil mi ya?” (Sabahattin Ali Sözleri)

” Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Hâlbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var… (Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali Sözleri

Hiçbir şey üzerinde düşünmeye hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.” (Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna Kitap Sözleri

Sabahattin Ali Sözleri

Sabahattin Ali’nin en çok tartışma yaratan hakkında çok fazla yorum yapılan kitaplarının başında “Kürk Mantolu Madonna” gelir. Kitabın her bir sayfasının ayrı bir değere sahip olması, okunmasını gerektiriyor. Kitabın tamamını burada vermemiz mümkün olmasa da Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna kitap sözleri arasından sizin için seçtiklerimizi okuyabilirsiniz.

Edebiyatçımız Sabahattin Ali’nin en çok okunan kitaplarından biri olan Kürk Mantolu Madonna, okunması gereken en güzel edebiyat kitapları arasında yer alıyor. Satırların dizilişi ve kullanılan üslup bakımından son derece ilgi çekici olan Kürk Mantolu Madonna Kitabı, sözleri ile de hayranlık uyandırıyor. İşte edebiyatçının kitabından en güzel sözlerden bazıları…

“İçinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.” (Kürk Mantolu Madonna, 1943)

“Aradaki bütün bağlar, ruhlar beraber olmadıktan sonra, ne ifade ederler? Senelerden beri hiç kimseye bir tek kelime söylemedim. Halbuki konuşmaya ne kadar muhtacım. Her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir? Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?” (Kürk Mantolu Madonna, 1943)

(Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali Sözleri

“Kendisinden daha dün ayrılmış gibi taze bir hasret duydum. Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, “Bu öyle olmayabilirdi!” düşüncesi, yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.” (Kürk Mantolu Madonna, 1943)

“Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim… Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi korkutmaktan her zaman çekinirdim.” (Kürk Mantolu Madonna, 1943)(Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali İçimizdeki Şeytan Kitap Sözleri

Sabahattin Ali Sözleri

Kaleme aldığı her bir kitabın ayrı bir değeri olsa da “İçimizdeki Şeytan” kitabı, en çok okunan Sabahattin Ali kitapları arasında yer alır.

İnsanın varoluş nedeni ve değerleri üzerine kaleme aldığı İçimizdeki Şeytan kitabı mutlaka okunması gereken kitaplardan biridir. Burada kitap ile ilgili ayrıntılı bilgi veremeyeceğimiz için Sabahattin Ali İçimizdeki Şeytan kitap sözleri arasından seçtiğimiz bazı sözlere sizlere sunalım.

İlgi odağı haline gelen ve günümüzde de en çok okunan Türk edebiyatı kitapları arasında yer alan Sabahattin Ali İçimizdeki Şeytan kitabı, sözleri ve vurguları ile okunmayı hak eden nadir eserlerden biridir. Hayatınıza farklı anlamlar yükleyecek kitap sözlerinden bazılarını sizlere sunuyoruz.

“Birdenbire boğazına hafif bir gıcık geldiğini ve gözlerinden farkında olmadan yaşlar boşanmaya başladığını hissetti. Bu, öyle hummalı, hıçkırıklı, buhranlı bir ağlayış değildi. Bir yerde biriktiği anlaşılan gözyaşları, kendilerine dökülecek bir mecra bulmuşlar, gayet sakin, hatta biraz tatlı bir şekilde iki yanağından yastığa süzülüyorlardı.” (İçimizdeki Şeytan, 1940)(Sabahattin Ali Sözleri)

“Zannediyorsun ki, hepimiz birer makineyiz ve evvelden kurulduğumuz gibi işleriz. Bir yerde bir bozukluk oldu mu, derhal orayı söküp atmak lazım!.. En kuvvetli insanın bile bazan ne kadar zayıf anları, istediğinin tam aksini yapmaya mecbur olduğu dakikaları bulunduğunu nasıl inkar edebiliriz?” (İçimizdeki Şeytan, 1940)

Sabahattin Ali Sözleri

“İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.” (İçimizdeki Şeytan, 1940)(Sabahattin Ali Sözleri)

“İçimizde şeytan var… Can kırıkları var. Nefret var, yalanlar var… Bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor… Melankoli ve hüsran var… Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa.” (İçimizdeki Şeytan, 1940)

“Riyakarlık tesellide son haddini bulur.” (İçimizdeki Şeytan, 1940)

Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf Kitap Sözleri ve Alıntıları

Sabahattin Ali Sözleri

Yaşamı ile insana verilen değeri en iyi şekilde ifade etmeyi başaran değerli yazarımız Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf kitabı ile kitaplarını taçlandırmış. Günümüzde de en çok okunan Türk kitapları arasında yer alan Kuyucaklı Yusuf kitabı, anlamlı sözlerle dolu bir çalışmadır.

Kitabın bir bütününü mutlaka okumanızı önerirken Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf kitap sözleri ve alıntıları arasından seçtiklerimizi sizlere sunalım.

“Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var…”

“İki insanın birbiriyle karşılaşması kadere, tanıştıktan sonra yan yana kalmaları ise onların gayretine bağlıdır.”

“Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum. Yalnız bir yerlerim acıyor. Çok acıyor…”

(Sabahattin Ali Sözleri)

“Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.”

“Ben de etten ve sinirden yapılmış bir mahlukum. Bana da biraz acıyın canım!”

(Sabahattin Ali Sözleri)

“Kendini halinden şikayet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun.”

Sabahattin Ali Sözleri

“Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir…”

(Sabahattin Ali Sözleri)

“Ben hiçbir zaman sanatın maksatsız olduğuna kani olmadım. Sanatın ve edebiyatın bu manada gelişmesini isterim.”

“Sana kızgın değilim. Sana kızamayacak kadar seni iyi tanıyorum. Sonra seni seviyorum. Neden sevdiğimi bilmeden seviyorum. Bu sevgiyi her gittiğim yere beraber görüşeceğim. Hoşça kal.”

“Niçin durup dururken yalan söylemek ihtiyacını duyuyorlardı?”

“Muazzez’in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti.”

(Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali Sırça Köşk Sözleri ve Alıntıları

Sabahattin Ali Sözleri

Güzel bir İstanbul hikayesinin konu alındığı Sırça Köşk kitabı, en çok okunan Sabahattin Ali kitapları arasında yer almaktadır. Kitabın her bir sayfası ayrı bir değer içerdiği için kesinlikle okumanızı öneririz.

Sabahattin Ali Sırça Köşk kitabını tamamen paylaşma gibi bir durumumuz olmadığından şimdilik Sabahattin Ali Sırça Köşek sözleri ve alıntıları arasından en güzellerini sizin derledik. İşte derlediğimiz bazı sözler ve alıntılar.

“Şimdi konuşmuyorum, seneler sonra da konuşmayacağım. Hiç bir zaman karşılarına geçip intikam almayacağım, düştüklerinde iyi olmuş bile demeyeceğim. Benim kelimelerim sesimden çıkıp kimseye çarpmayacak, keşke bunun anlamını biraz olsun bilseydiniz…”

“Neyse, kalbini sağlam tut.”

(Sabahattin Ali Sözleri)

“Ruhumuz böyle gökyüzünde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğüyle karşılaşmak ne tuhaf oluyor.”

“Ama yeryüzünde, hiçbir şey, ne kadar uzun ömürlü olursa olsun, sonsuz değildir.”

“Gözümde tüten ne şehirler, ne insanlar, ne de kırlar ve ormanlardı. Açık denizleri, etrafında duvar olmayan, uçsuz bucaksız yerleri arıyordum. Ama ruhumuz böyle gökyüzlerinde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf oluyor.”

(Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali Sözleri

“Bekleyen her şey bir gün solar ve ölür. Bu bir papatya da olabilir veyahut umut da..”

Bu dünya böyledir işte, kimi adam öldürdüğü için katil diye anılır, kimi adı katile çıktı diye adam öldürür.

“Biz harabı tahripte bile üstadız, mamuru tahripte neyiz?” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Bu dünya böyledir işte, kimi adam öldürdüğü için katil diye anılır, kimi adı katile çıktı diye adam öldürür.”

“Namuslu adam kalmamış bu dünyada iki gözüm. Müslümandır, namazında, orucundadır, hakkımızı yemez diyorduk ama, biz onun hatırını saydıkça o, bizim tepemize bindi. Eh, artık çocuk değiliz, yemiyoruz bu numaraları, değil mi ya?..” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Beklemekten bıkıp yorulan, o gün bu fırsatı kaçıracak, fakat sabredip ümit kesmeyen kazanacaktı.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“İstediğin kadar güzel resim yap… Anlayan, kıymetini bilen olmadıktan sonra…”

“Onlara hiçbir zaman kızamıyor, onlardan nefret etmiyor sadece zavallılıklarına, daha doğrusu insanlığın bu kadar tiksinecek hale gelmesine acıyordum.” (Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali Sözleri

“Ama insanın canı inanmak istiyor işte.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Ama ruhumuz böyle gökyüzünde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf oluyor.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Bu dünya menfaat dünyası. Menfaatini düşünmeyen insan olur mu? Eline fırsat geçirip de çalmayan bir kişi göstersene bana!” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Ben karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmemişim. İçim tatlı, sıcak, neşeli şeyler anlatmak isteğiyle yanıyor.”

“Bu memleket bu aşağılık duygusundan ne zaman kurtulacak bilmem? Gâvur olsun da kim olursa olsun. Hemen baş tacı ederiz.” (Sabahattin Ali Sözleri)

“Bu dünya böyledir işte, kimi adam öldürdüğü için katil diye anılır, kimi adı katile çıktı diye adam öldürür.” (Sabahattin Ali Sözleri)

Sabahattin Ali’nin En Çok Okunan 15 Şiiri

Sabahattin Ali Sözleri

Sabahattin Ali, Türk Edebiyatı’nın en değerli isimlerinden biri olmasına rağmen kıymeti öldükten sonra bilinen yazarlarımızdandır. Edebi kişiliği ve toplumcu görüşleriyle halk tarafından çok fazla sevilen Sabahattin Ali, şiirleriyle insan ruhunun derinlerine en etkili şekilde dokunmayı başarıyor. Şiirleriyle çok ses getiren Sabahattin Ali’nin en çok okunan şiirleri şunlardır:

  1. Ben Sana Vurgunum,
  2. Geçmiyor Günler,
  3. Acaba,
  4. Melankoli,
  5. Bir Doğum Günü İçin,
  6. Bir Yürek Kaldı Avucumda,
  7. Leylim Ley,
  8. Mapushane Türküsü,
  9. Eskisi Gibi,
  10. Ruhumun Dalgaları,
  11. Göklerde Kartal Gibiydim,
  12. Çocuklar Gibi,
  13. Dağlar,
  14. Kara Yazı,
  15. Benimsin Diyemediğim,

İlginizi Çekebilir: Nietzsche Sözleri

Ben Sana Vurgunum Şiiri – Sabahattin Ali

Sabahattin Ali’nin en bilindik şiirlerinden Ben Sana Vurgunum şiiri, şiir dünyasında önemli bir yer tutmayı başaran nadir eserlerden biridir. Her cümlesi ile farklı bir dünyaya sürükleyen şiir, okuyucunun etkisi altında kalmasını sağlıyor. İşte Sabahattin Ali Ben Sana Vurgunum şiir sözleri…

Seneler sürer her günüm,

Yalnız gitmekten yorgunum,

Zannetme sana dargınım,

Ben gene sana vurgunum.

Başkalarına gülsem de,

Senden uzakta kalsam da,

Sevmediğini bilsem de,

Ben gene sana vurgunum.

Dağları aşınca başım,

Geri kaldı her yoldaşım,

Gel sevgilim, gel kardaşım,

Ben gene sana vurgunum.

Gönlüm seninkine yârdı,

Aynı şeyleri duyardı,

Ayaklarımız uyardı,

Ben gene sana vurgunum.

İtilmiş, tekmelenmişim,

Doğduğum günde yanmışım,

Yalnız sana güvenmişim,

Ben gene sana vurgunum.

Geçmiyor Günler Şiiri – Sabahattin Ali

Ahmet Kaya’nın seslendirdiği ve Sabahattin Ali’nin kaleminden dökülen Geçmiyor Günler şiiri de bir hayli ses getiren eserlerden biridir. Mahpus hayatına dair bir şiir olarak dizelere dökülen Sabahattin Ali şiiri, en bilindik eserler arasında yer almaktadır. İşte Sabahattin Ali’nin Geçmiyor Günler şiiri…

Burada çiçekler açmıyor,

Kuşlar süzülüp uçmuyor,

Yıldızlar ışık saçmıyor,

Geçmiyor günler geçmiyor.

Avluda volta vururum,

Kâh düşünür otururum,

Türlü hayaller görürüm,

Geçmiyor günler geçmiyor.

Dışarıda mevsim baharmış,

Gezip dolaşanlar varmış,

Günler su gibi akarmış,

Geçmiyor günler geçmiyor.

Gönülde eski sevdalar,

Gözümde dereler bağlar,

Aynadan hayalin ağlar,

Geçmiyor günler geçmiyor.

Yanımda yatan yabancı,

Her söz zehir gibi acı,

Bütün dertlerin en gücü,

Geçmiyor günler geçmiyor.

Acaba Şiiri – Sabahattin Ali

Ela gözünden akan ateşli nazarların,

Acaba acımadan kimi yakacak yarın?

Dudakların acaba kimlerle öpüşecek?

Kimler yarın acaba, tuzağına düşecek?

Anlıyorum, bizlerden intikam alıyorsun,

Lakin ey kadın bilsen, nasıl alçalıyorsun.

Melankoli Şiiri – Sabahattin Ali

Beni en güzel günümde,

Sebepsiz bir keder alır.

Bütün ömrümün beynimde,

Acı bir tortusu kalır.

Anlayamam kederimi,

Bir ateş yakar derimi,

İçim dar bulur yerimi,

Gönlüm dağlarda bunalır.

Ne kış, ne yazı isterim,

Ne bir dost yüzü isterim,

Hafif bir sızı isterim,

Ağrılar, sancılar gelir.

Yanıma düşer kollarım,

Görünmez olur yollarım,

En sevgili emellerim

Önüme ölü serilir…

Ne bir dost, ne bir sevgili,

Dünyadan uzak bir deli…

Beni sarar melankoli,

Kafamın içersi ölür.

Bir Doğum Günü İçin Şiiri – Sabahattin Ali

Göklerin yüzü güldü mü,

Dünyaya geldiğin zaman?

Azgın sular duruldu mu,

Dünyaya geldiğin zaman?

Güneşler gibi tek miydin,

Ay ışığından ak mıydın,

Böyle nazlı çiçek miydin,

Dünyaya geldiğin zaman?

Yıldızlar halin sordu mu,

Bulutlar selam durdu mu,

Yerlerin kalbi vurdu mu,

Dünyaya geldiğin zaman?

Aşkını candan duymuşum,

Canım yoluna koymuşu,

Tam dokuz yaşındaymışım,

Dünyaya geldiğin zaman.

Kim bilir nasıl güzeldin,

Göklerden yere süzüldün…

Benim alnıma yazıldın,

Dünyaya geldiğin zaman.

Bir Yürek Kaldı Avucumda Şiiri – Sabahattin Ali

Ey gönül, kuşa benzerdin,

Kafesler sana dar gelir;

Bir yerde durmaz gezerdin,

Hapislik sana zor gelir.

Ey gönül, acaip huyun,

Boğazından geçmez tayın,

Acır testindeki suyun;

Aklına nazlı yar gelir.

Gözlerin uzağa bakar,

Kimden ne beklediğin var?

Yar semtinden gelen rüzgâr,

‘Seni unuttu!’ der gelir.

Bakmazsa senin yüzüne,

Çok görme elin kızına;

Dışarda serbest gezene,

Hapiste yatan hor gelir.

Ayağında gezen itler,

Başının üstünden atlar;

Hapise düşen yiğitler,

Yari dışarda kor gelir.

Leylim Ley Şiiri – Sabahattin Ali

Döndüm daldan düşen kuru yaprağa,

Seher yeli dağıt beni, kır beni,

Götür tozlarımı burdan uzağa,

Yarin çıplak ayağına sür beni.

Aldım sazı çıktım gurbet görmeye,

Dönüp yare geldim yüzüm sürmeye,

Ne lüzum var şuna buna sormaya,

Senden ayrı ne hal oldum gör beni.

Ayın şavkı vurur sazım üstüne,

Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne,

Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne,

Ay bir yandan sen bir yandan sar beni.

Yedi yıldır uğramadım yurduma,

Dert ortağı aramadım derdime,

Geleceksen bir gün düşüp ardıma,

Kula değil yüreğine sor beni.

Mapushane Türküsü Şiiri – Sabahattin Ali

Başın öne eğilmesin,

Aldırma gönül aldırma.

Ağladığın duyulmasın,

Aldırma gönül, aldırma.

Dışarda deli dalgalar,

Gelip duvarları yalar,

Seni bu sesler oyalar,

Aldırma gönül, aldırma.

Görmesen bile denizi,

Yukarıya çevir gözü,

Deniz dibidir gökyüzü,

Aldırma gönül, aldırma.

Dertlerin kalkınca şaha,

Bir sitem yolla Allah’a,

Görecek günler var daha,

Aldırma gönül, aldırma.

Kurşun ata ata biter,

Yollar gide gide biter,

Ceza yata yata biter

Aldırma gönül, aldırma.

Ruhumun Dalgaları Şiiri – Sabahattin Ali

Ruhumun dalgaları, koşup kabarmayınız.

Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak.

Kalbim bir kayadır ki, nerdeyse yıkılacak,

Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız.

Dümdüz olsam diyorum, ve kumlu bir sahili,

Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız.

Bilmediğim yeni bir masala başlasanız,

Çekilse kulağımdan hatıraların dili.

Ey eski günler artık bana yaklaşmayınız,

Ey hayaller, vurmayın kalbimin sert taşına.

Bütün bir hayat bile değmez bir göz yaşına,

Ruhumun dalgaları, köpürüp taşmayınız.

Göklerde Kartal Gibiydim Şiiri – Sabahattin Ali

Göklerde kartal gibiydim,

Kanatlarımdan vuruldum,

Mor çiçekli dal gibiydim,

Bahar vaktinde kırıldım.

Yar olmadı bana devir,

Her günüm bir başka zehir,

Hapishanelerde demir,

Parmaklıklara sarıldım.

Coşkundum pınarlar gibi,

Sarhoştum rüzgârlar gibi,

İhtiyar çınarlar gibi,

Bir gün içinde devrildim.

Ekmeğim bahtımdan katı,

Bahtım düşmanımdan kötü,

Böyle kepaze hayatı,

Sürüklemekten yoruldum.

Kimseye soramadığım,

Doymadım

Görmesem duramadığım,

Nazlı yarimden ayrıldım.

Çocuklar Gibiydim Şiiri – Sabahattin Ali

Bende hiç tükenmez bir hayat vardı,

Kırlara yayılan ilkbahar gibi.

Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı,

Göğsümün içinde ateş var gibi.

Başını göğsüme sakla sevgilim,

Güzel saçlarında dolaşsın elim,

Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim,

Sevişen yaramaz çocuklar gibi.

Hissedince sana vurulduğumu,

Anladım ne kadar yorulduğumu,

Sakinleştiğimi durulduğumu,

Denize dökülen bir pınar gibi.

Başını göğsüme sakla sevgilim,

Güzel saçlarında dolaşsın elim,

Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim,

Sevişen yaramaz çocuklar gibi.

Sözün şiirlerin mükemmelidir,

Senden başkasını seven delidir,

Yüzün çiçeklerin en güzelidir,

Gözlerin bilinmez bir diyar gibi.

Başını göğsüme sakla sevgilim,

Güzel saçlarında dolaşsın elim,

Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim,

Sevişen yaramaz çocuklar gibi.

Dağlar Şiiri – Sabahattin Ali

Başım dağ saçlarım kardır,

Deli rüzgarlarım vardır,

Ovalar bana çok dardır,

Benim meskenim dağlardır dağlar.

Dağlardır dağlar, dağlardır dağlar…

Şehirler bana bir tuzak,

İnsan sohbetleri yasak,

Uzak olun benden uzak,

Benim meskenim dağlardır dağlar.

Dağlardır dağlar, dağlardır dağlar…

Kalbime benzer taşları,

Heybetli öter kuşları,

Göğe yakındır başları,

Benim meskenim dağlardır dağlar.

Dağlardır dağlar, dağlardır dağlar…

Yarimi ellere verin,

Sevdamı yellere verin,

Yelleri bana gönderin,

Benim meskenim dağlardır dağlar.

Dağlardır dağlar, dağlardır dağlar…

Bir gün kadrim bilinirse,

İsmim ağza alınırsa,

Yerim soran bulunursa,

Benim meskenim dağlardır dağlar.

Dağlardır dağlar, dağlardır dağlar…

Kara Yazı Şiiri – Sabahattin Ali

Geçmedi yare sözümüz,

Yollarda kaldı gözümüz,

Yere sürüldü yüzümüz,

Böyleymiş karayazımız.

Çiçekler açılmaz oldu,

Pınarlar içilmez oldu,

Yar bize gülmez oldu,

Böyleymiş kara yazımız.

Yalnız ona yar demiştik,

Onda bir şey var demiştik,

O bizi anlar demiştik,

Böyleymiş kara yazımız.

Hey gönül gene bu gece,

Kederim geceden yüce,

Gel susalım beraberce,

Böyleymiş kara yazımız.

Benimsin Diyemediğim Şiiri – Sabahattin Ali

Hey bir zaman bakıp bakıp,

Seyrine doyamadığım!

Şimdi gurbette bırakıp,

Sesini duyamadığım!

Evde kapanıp kaldın mı?

Seyrana çıkıp güldün mü?

Başkalarının oldun mu?

“Benimsin!” diyemediğim!

Akıtıp gözüm yaşını

Hatırlarım gülüşünü;

Kıvırcık saçlı başını

Göğsüme koyamadiğım!

Dik yamaçların selisin,

Sen benden daha delisin,

Şimdi kimlerin kulusun?

Başını eğemediğim!

Nasıl vurgunum bilirdin,

Niçin benden yüz çevirdin?

Kimlerin koynuna girdin?

Öpmeğe kıyamadığım!

lmiş olsa da, yazdığı eserler Türk edebiyatının önemli bir parçası olarak kabul edilmektedir.

Sabahattin Ali Kimdir?

Sabahattin Ali kimdir

Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907 yılında Edirne’nin Eğridere ilçesinde dünyaya geldi. Ünlü Edebiyatçı,1948 yılında yurt dışına kaçarken yolculuk sırasında öldürüldü.

Sırf yazdıklarınız yüzünden yargılanırken pes etmeden fikirlerinizin arkasında durabilir misiniz? Türk edebiyatında adını altın harflerle kazıyan edebiyatçı bunu başarmıştı. Kısacık ömründe muhteşem eserler sığdıran Sabahattin Ali’yi yakından tanımaya ne dersiniz?

Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Sırça Köşk gibi daha nice eserleriyle Türk edebiyatçısı gönlümüzde taht kurmayı başarmıştır. “ Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: ‘Dünyada neler gördünüz? ‘ dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki…” tam olarak hayatı bu şekilde geçmiştir. Hayatı hep okumak ve yazmakla geçen edebiyatçının her şeyden önce kitaplarını seven camdan adamın iç dünyasına inmek gerekir…

Sabahattin Ali’nin Çocukluğu

Sabahattin, 25 Şubat 1907’de, Edirne’nin Gümülcine Sancağına bağlı Eğridere’de dünyaya geldi. Annesi Hüsniye Hanım ve babası Ali Selahattin Bey’in oğlu olan Sabahattin Ali, zorlu bir çocukluk dönemi geçirdi. İsmini babasının yakın dostu Prens Sabahaddin’den aldı. 1911 yılında doğan ve Tevfik Fikret’ten ismini alan Fikret ve 1920 yılında doğan Süheyla adında iki kardeşi vardır.

Babası subay olduğu için birçok il ve ilçe gezmek durumunda kalan aile, maddi sıkıntılar peşlerini bırakmamıştır. Ali Bey, I. Dünya Savaşı yıllarında “Divan-ı Harb Orfi Reisi” olarak Çanakkale’ye çağrıldı. Bu sebeple ailecek oraya taşındılar ve toplam 4 yıl yaşadılar. Daha sonra İzmir’in işgali ile zorunlu olarak Edremit’e taşınmak durumunda kaldı.

Annesi Hüsniye Hanımın ruhsal bozukluğu sebebiyle defalarca intihar girişiminde bulundu. Ne kadar hayata tutunmayı başarsa da oğlu Sabahattin Ali’ye tutunmayı pek başaramamıştı. Bundan mütevellit içine kapanık bir çocukluk geçirmesine neden oldu. Yazarımız çocukluk döneminde arkadaşlarıyla oynamaktansa sokak lambalarını kendine kütüphane edinmeyi tercih etti.

Sabahattin Ali’nin Eğitim Hayatı

Sabahattin Ali 7 yaşına geldiğinde ilköğrenimini Üsküdar’da Doğancılar mahallesinde “Füyûzâtı Osmâniye Mektebi”nde başladı. Fakat kısa bir süre sonra babasının Çanakkale’de göreve çağırılınca, ailecek taşınmak durumunda kaldılar. Öğrenimine 4 yıl boyunca Çanakkale’de devam ederken seferberlik ilan edilmesiyle okul hayatı yine yarım kalmıştı.

Daha sonra Edremit’e geldiği dönemlerde yazar “ Edremit İptidai Mektebi’nde” öğrenim görmüş ve eğitim hayatındaki kopukluklara rağmen başarılı bir öğrenci oldu. 1921 yılına gelindiğinde yazar, Edremit’teki öğrenimin başarılı bir şekilde tamamladıktan sonra İstanbul’da yaşayan dayısının yanına gitti. Orada 1 yıl yaşadıktan sonra Balıkesir’e döndü ve “Balıkesir Muallim Mektebi”ne kayıt yaptırdı.

Bir yandan okul hayatına devam eden Sabahattin Ali diğer yanda da şiir ve deneme yazmaya başladı. Okulunun ikinci yılına geldiğinde arkadaşları ile birlikte okul gazetesine yazı yazmaya başladı. Oldukça verimli geçen bu yıllarını günlük tutarak kaleme alıyor, kendisini daha fazla geliştirmek için sinema ve tiyatroyla ilgileniyordu.

Sanata dair büyük ilgisi giderek artmasının yanı sıra okulunda işler istediği gibi gitmemişti. Okul müdürü tarafından evine gönderilmekle tehdit edilen yazar, bu tehdide karşı intihar girişimiyle karşılık verdi Bu ikili çatışmada kazanan kişi Sabahattin Ali olmuş ve öğretmeninin desteğini alarak İstanbul’a naklini aldırdı.

İstanbul’daki edebiyat öğretmeni, Türk edebiyatının batılılaşma sürecine katılan, yeni lisan hareketine Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp İle öncülük eden, Milli edebiyat akımının teorisyenlerinden ve Türk şiirinin millileşmesi için büyük çaba sarf eden Ali Canip Yöntem‘dir.

Genç yaşında Ali Canip Yöntem’in desteğini arkasına alan yazarımız, bir yandan eğitimine devam ederken bir yandan da “Çağlayan ve Akbaba” gibi dergilerde şiir ve hikâyeler yayımladı.1927 yılına geldiğinde 20 yaşında öğretmenlik mesleğini eline aldı.

Sabahattin Ali’nin Öğretmenlik Hayatı

Öğretmen olduktan sonra ilk görev yeri Yozgat Merkez Cumhuriyet İlkokulu oldu. Mesleğinde yeni olan Sabahattin Ali, mesleğini yaptığı için heyecanlıydı fakat kendini yalnız hissediyordu. Çünkü şiirlerini, denemelerini okutacağı bir arkadaşı yoktu. Bu durumu İstanbul’da yaşayan arkadaşı Nahit Hanım’la mektuplarında anlatarak yalnızlıktan bertaraf hissettiğini dile getiriyordu.

Sabahattin Ali’nin Platonik Aşkı: Nihal Hanım

Nahit Hanım’la, öğretmenlik yaptığı sırada staj yıllarında tanıştılar. İlk başta dost olarak başladıkları bu serüvende yazar, gönlünü Nahit Hanım’a kaptırdı. Ne yazık ki bu aşkından karşılık alamayan yazarımız, birçok şiirin, platonik aşkı olan Nahit Hanım’a yazdı.

Ancak Nahit Hanım sadece Sabahattin Ali’nin platoniği değildi. Orhan Veli, Cahit Sıtkı Tarancı, Edip Cansever ve Can Yücel gibi büyük şairlerinde gönlünde taht kurdu.

2 Şubat 1928’de “Servet-i Fünun” dergisinde yayımlanan “Neticesiz bir aşka verdim gençliğimi, ne ufak bir temayül, ne bir iltifat gördüm.. Önünde yalvararak söylerken sevdiğimi, gözlerinde yüzüme inen bir tokat gördüm… “ dediği “Bir Macera” adını verdiği şiirini Nihat Hanım’a ithaf etti.

Edebiyatçı yazar, bu aşkı şiirlerinde canlı tutmuş ancak gerçek hayatta bir karşılık alamamıştır. Nahit Hanım’dan karşılık göremeyen yazarımız şu sözlerle hislerini kelimelere döktü:

Ve bunun haricinde “Kalbimde Aşkınız, Ebedi, Yat Uyu, Bütün İnsanlara, Firar ve Kudurmak” gibi şiirlerinde Platonik aşkı Nahit Hanıma seslendi.

Sabahattin Ali’nin Almanya’ya Gidişi Yozgat’ta 1 yıl geçiren yazar buradan ayrılma kararı aldı. Bu kararını Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki dostları ile paylaşan yazar, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa’ya eğitim amaçlı gönderdiği birçok yazarlardan bir tanesi oldu ve Almanya’ya gönderildi.

15 gün Berlin’de kaldı ve sonra Potsdam’a yerleşti. Dil öğrenmek amacıyla önce yaşlı bir kadının evinde pansiyoner olarak çalışmaya başladı. Bunun haricinde dil öğrenmek Almanca kursuna giden Sabahattin Ali, Almanca kitaplar okumaya başladı. Bu kitapların yazarları “Turgenyev, E.A Poe, Gorki, T.Mann, Maupassant, Kleıst, EtaHoffmann”dır. İlerideki dönemlerde okuduğu bu kitaplardan ilham alıp eserlerinde bahsedecektir.

Almanya’da Nahit Hanıma gönderdiği şiirlere karşılık bulamadığı yazarımız bu sebeple içi kırgın ve özlemle yanıp tutuşuyordu. Bu nedenle yazar Almanya’ da sadece 2 yıl kalabildi.

Bazı iddialara göre Almanya’dan erken dönmesinin altına iki temel sebep yatıyordu. Bunlardan birincisi Nihal Atsız’ın yazdığı bir eserine göre, “Bu parazit Türkleri buradan atmalı!” diyen Alman öğrenciyi dövmesi. Diğer nedeni ise Alman öğrencilere komünizm propagandaları yaptığı iddiası da vardı. Bu yüzden Almanya’dan 23 yaşında ülkesine geri dönüş yaptı.

Sabahattin Ali’nin Almanya’dan DönüşüSabahattin, Mart 1930’da Almanya’dan döndü. İstanbul Yüksek Muallim Mektebi’nde yatılı okuyan “Nihal Atsız, Pertev Naili Boratav, Nihad Sâmi Banarlı ve Orhan Şaik Gökyay” gibi arkadaşlarıyla beraber kaldı. Bir süre sonra Bursa Orhaneli ilçesine ilkokul öğretmeni olarak atandı.

Aynı yıl Gazi Terbiye Enstitüsü’nde açılan Almanca yeterlilik sınavına giren yazar buradan başarılı bir sonuç aldı. Almanya’da geçirdiği süreç yazarımızın lehine olmuş ve Aydın Ortaokulu’nda Almanca Öğretmenliğini olarak ataması yapılmıştı. Fakat kısa bir süre sonra komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla hakkında soruşturma başlatıldı.

9 Eylül 1931 yılında İstanbul’a sevk edilip önce tutuksuz yargılandı. Daha sonra bu karar değiştirilip derin soruşturmalar başlatıldı ve Sabahattin tutuklandı “Aydın Hapishanesine”  gönderildi. 9 Eylül 1931’e kadar hapishanede kalan yazarımız üzerinden 21 gün geçtiğinde ise Konya Ortaokulu’na Almanca Öğretmeni olarak atandı.

Sabahattin Ali’nin Talihsiz Aşk Hayatı

Belki de Sabahattin Ali, aşkın hissettirdiği duyguları aşk olarak nitelendiriyordu. Bundan mütevellit birçok kişiye aşk duygusunu yoğun bir biçimde yaşadı.

Sabahattin Ali, Yozgat’ta bulunduğu dönemlerde Nahit Hanım’a, Almanya’da olduğu yıllarda Frolayn Puder’e, Aydın’da bir Miralay’ın kızına, Konya’da da öğrencisi Melahat Muhtar’a ve şarkıcılık yapan Muhsine’ye âşık oldu.

Yazarımız, öğrencisi olan Melahat Muhtar ile karşılıklı aşk yaşamış ve şu dizelerle aşkını anlattı;

“Başını göğsüme sakla sevgilim

Güzel saçlarında dolaşsın elim

Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim

Sevişen yaramaz çocuklar gibi”

şiirini  “Çocuklar Gibi” adını vermiştir. Ancak bu aşk uzun süreli olmamıştı ve Sabahattin’in tutuklanması ile yarım kaldı.

Sabahattin Ali’nin Yargılanma Süreci

Takvimler 22 Aralık 1932 yılını gösterdiğinde Sabahattin Ali yeniden tutuklanacaktı. Sebebi ise bir toplantıda okuduğu şiiriyle Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü gibi siyasetçileri yerdiği gerekçesiyle tekrar tutuklandı. Konya Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 14 ay hapis cezası aldı.

Sabahattin Ali’nin 14 aylık ceza döneminde Ayşe Sıtkı’ya mektuplar yazıyordu. Bir mektubunda olayı da anlattı;

“Benim mesele, senin zannettiğin gibi fiyakalı bir zamanımda ağzımdan kaçırdığım sözlerin neticesi değildir. Aramın açıldığı bir iki namussuz başıma bu işi getirdi. Geçen sene Mayıs’ında falanca yerde Gazi’yi ima ve telmihen tahkiri tazammun eden bir şiiri falan yerde okudu, dediler. Adli safahat lehimde olduğu hâlde, müdde-i umumi yaranmak için mahkûmiyetimi talep etti, hâkim de korktuğu için mahkûm etti. Temyiz, cezayı aleyhimde nakseti, cezama iki ay daha ilave edildi. Şimdi 14 aya mahkûmum ve aşağı yukarı üç ayını yattım. 11 ayım kaldı demektir”.

29 Nisan 1933’te 1249 sayılı kanun gereğince memurluk kaydı silinen Sabahattin Ali’yi cinayetten hüküm giymiş Mehmet Kuşüzümü adlı bir suçluya emanet etmişti. Kuşüzümü’nün söylediklerine göre Sabahattin Ali, geceleri sürekli okuyor, gündüzleri de bir sandık üzerine kuş gibi tüneyip bir şeyler yazıyordu.

Cezaevinde kaldığı dönemlerde yazarımızın birçok şiiri ve öyküsü vardır. Bu öykülerden bazıları “Bir Şaka”, “ Kazlar”, “Kanal”, “Katil Osman”, “Çaydanlık”, “Bir Firar” adını verdi. 10 aylık cezasının ardından Sabahattin Ali,  Cumhuriyet’in onuncu kuruluş yıl dönümü sebebiyle af çıkmış ve bu aftan yararlanarak cezaevin’den çıkmıştır.

Sabahattin Ali’nin Yeniden Görevine Dönmesi

Sabahattin Ali serbest bırakıldıktan sonra yeniden adanmak için kolları sıvadı. Yazarımız ilk olarak İstanbul’daki akrabalarını ziyaret eti oradan bir sonuç alamayınca istikametini Ankara’ya çevirdi. Yeniden atanmanın yollarını aramaya başladı.

Bekleyişin ardından Sabahattin Ali’nin durumunu Şemseddin Bey o dönemin Milli Eğitim bakanı olan Hasan Ali Yücel’e aktarmıştır. Yücel, yaptığı kurul toplantısıyla Sabahattin Ali’nin öğretmenli yapmamasına onun dışında başka bir göreve getirilmesine karar vermişlerdir. Ancak Maarif Vekili bu karar karşı çıkmış komünist zihniyete sahip olduğunu öne sürdü.

Sabahattin Ali, üstüne yapışan komünist düşünceyi yıkmak adına birçok yazı kaleme alıp yayınlattırdı. Yazarımıza, Atatürk ile ilgili bir yazı yazılması istendi. Ardından 15 Ocak 1934 tarihli Varlık dergisinin 13. Sayısında “Benim Aşkım” adını verdiği şiiri yayımlandı.

Üstünde kalıplaşan algıları nihayetinde kırdı ve Atatürk’ten özel izin çıkartılarak Mayıs 1934’te Orta Tedrisat Şube Müdürlüğü’ne, daha sonra da asli görevi Milli Talim ve Terbiye’ye atandı.

Sabahattin Ali’nin Evliliği

İşleri yoluna koyan Sabahattin Ali, evlilik için bir adım atmak istiyordu. Eczacı arkadaşı Salih Baotaç’ın evinde tanıştığı Aliye Hanımla evlenmek istedi.

Aliye Hanım bu teklifi ilk duyduğunda biraz çekinceli yaklaşsa’ da daha sonra Sabahattin Ali’nin teklifini kabul etti. Yazarımız yıllar sonra tanışma hikâyelerini şu cümlelerle anlattı;

“Grup halinde İçerenköy’de yapılan bir sünnet düğününe gittik. Dönmek istediğimizde Sabahattin yanımızda yoktu. Giderken kullandığımız lüks lambalı fenerle bir ağaç altında onu kitap okurken bulduk. Gidiyoruz dendiğinde kalktı ve feneri benim yüzüme tutarak gözlerimin içine uzun uzun baktı.”

Sabahattin Ali’nin bu bakışlarından etkilenen Aliye Hanım, yazarımıza gönlünü kaptırdı. Çift, 16 Mayıs 1935’ Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde dünya evine girdi. Ankara da düğünleri olduktan sonra Ulus’ta bir binada yaşamaya başladılar. Bu evliliklerinden Filiz isminde bir kız çocukları doğdu.

“Sen Benim Yarım Kalan Yanımsın”Aliye Hanım’a karşı büyük bir aşk besleyen Sabahattin Ali, aşkını şu sözcüklerle hislerine tercüman oluyordu;

Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku. Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu. Fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki kitaplara rağmen çok ıstırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin” diyerek eşine olan aşkını hayatındaki eksik parça olarak tanımlıyordu.

Özgür Düşüncenin Sesi “Sabahattin Ali”

Sabahattin Ali, bir çok kesim tarafından  komünist olarak itham ediliyordu. Özellikle Sağ kesimin eleştirileri oklarının başlıca nedenleri arasında Sabahattin Ali’nin Almanya’dan dönen öğrenci grubundaki kişilerden daha önce ve daha etkili görevlere getirilmesiydi.

Nihal Atsız bu noktada yine devreye girmişti. 1 Nisan 1944’te Orhun Dergisi’ne Şükrü Saraçoğlu’na atfen bir yazı yayımladı.

Sabahattin Ali’nin “ herkesçe bilinen bir komünist olduğunu, Hasan Ali Yücel’in şahsi sempatisi ile göreve getirildiğini ve ayrıca Atatürk başta olmak üzere birçok isme hakaret ettiğini” yazmıştı.

Tam anlamıyla Sabahattin Ali’yi “vatan haini” olarak nitelendiriyor ve devlet tarafından korunmaya alındığını söyleyerek bu durumu kınadığını dile getiriyordu. Bu mektup halk tarafından yankı uyandırdı ve Sabahattin Ali’ye bulunduğu ithamlardan dolayı Nihal Atsız görevinden ihraç edildi.

Sabahattin Ali’nin Nihal Atsız’a Cevabı

Sabahattin Ali, Nihal Atsız’ın bulunduğu ağır ithamlardan kaynaklı hakaret davası açmıştır. İlk duruşma  2 Nisan 1946 tarihinde yapılmıştır. Bu duruşmada çoğu üniversiteli Sabahattin Ali’nin aleyhine yönelik gösteriler yaptı.

Davayı kazanacağından o kadar emindi ki Sabahattin Ali duruşmaya avukatsız katılmıştı. Nihal Atsız ise Hamit Şevket İnce başkanlığındaki avukatlardan birini duruşmada kendini savunması için tutmuştu. Dava sırasında içeride ve adliyenin önünde “İstiklal Marşı” okunması üzerinde ortam hararetlendi. Dava başka bir güne ertelemesine karar verildi. Üçüncü duruşmadan sonra Nihal Atsız altı ay ceza verildi. Ancak temiz bir sicile sahip olduğundan ve milli tahrik gibi gerekçelerle cezası 4 aya düşürüldü ve tecil edildi.

Markopaşa Dergisi

Sabahattin Ali 1944’ten  sonra yazdığı yazılarında daha sert bir dil kullanmayı tercih etmiştir. Bu yazıları Markopaşa, Malum Paşa, Ali Baba gibi yerlerde kelimeleri kullanış biçimi eleştiriseldi. Bu tavrıyla siyasetin içine girmeye başlamıştı.

Sabahattin Ali, 1946 yılında ailesine Ankara’da bırakarak tek başına İstanbul’a gitti. Orada Aziz Nesin ile Markopaşa Dergisini çıkardılar. Dergi ilk çıktığı zamandan mizah amaçlı kullanılırken belli bir süre sonra mizah yönünden çok siyasi görüşlerini yazmaya başladılar. Bu yazılar bir çok tartışmaların doğmasına neden oluyordu. Özellikle dergideki imzasız yazılar için bizzat Sabahattin Ali’ye davalar açılıyordu.

Bu davaların birinde dergideki yazıların Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’a ait olmasına rağmen, Sabahattin Ali’yi sorumlu tutmuşlardır. Ve bu dergideki yazılar, Sabahattin Alinin tutuklanmasına neden oldu. Belli bir süre İstanbul Paşa kapısı Cezaevi’nde kaldı ve 10 Eylül 1947’de tahliye oldu. Ardından dergi kapatıldı ve Merhum Paşa ve Malum Paşa gazeteleri çıkartıldı.

Sabahattin Ali’nin Faili Meçhul Ölümü

Sabahattin Ali, çalkantılı dönemlerinden sonra  yurt dışına çıkmak istiyordu. Ancak kendisine pasaport verilmediği için farklı yollar arayış içerisine girdi. Arabasını tamir ettirmek için 1948 yılında “Edirne’ye peynir götüreceğim” diyerek  M. Ali Cimzoz ile vedalaştı.

Sabahattin Ali’nin asıl amacı Bulgaristan sınırını aşarak Avrupa ya ulaşmaktı. Kendisine pasaport verilmediği için farklı yollar arayışına giren yazarımız Avrupa’ya kaçak yollardan gitmeyi hedefliyordu. Bu yüzden peynir bir bahaneydi.

Hakkındaki davaların uzayıp gitmesinden sıkılan Sabahattin Ali, Avrupa’yı bir kaçış yolu olarak görüyordu. Sabahattin Ali, tanıştırıldığı Ali Ertekin ile Kırklareli’yle doğru kamyonla yolculuk yapmaya başladılar. İlerleyen vakitlerde Ertekin, kitap okuduğu sırada Sabahattin Ali’yi, kafasına elindeki sopayla vurarak öldürdü.

Sabahattin Ali’nin cansız bedenini 16 Haziran 1948’de bir çoban tarafından bulundu. Polis tarafından yapılan araştırmalar sonrasında Ertekin, Sabahattin Ali’yi öldürdüğünü itiraf etti. Ertekin’in savcılığa verdiği ifadeye göre, “Sabahattin Ali sınırı geçtikten sonra önce Bulgaristan, ardından Rusya’da çatışmalar yapacağını ve Türkiye’de komünist bir ihtilal çıkaracağını söylemişti” diyerek kendini savunmuştu. Bu konuşmalarından sonra idam ile cezalandırılmıştı ancak dört yıl hüküm giydi ve kısa bir süre sonra da serbest bırakıldı.

Günümüzde ise mezarının nerede olduğu bilinmeyen yazarımız arkasında bıraktığı Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan öyküleriyle ve daha birçok eserleriyle o zaten hiç ölmeyecekti.

Editör Yorumu!

“Vatanını çok seven Sabahattin Ali her yazar gibi düşüncelerinin arkasında durduğu için bedelini ağır bir biçimde ödemiştir…”

Sabahattin Ali KitaplarıOğuz Atay Kimdir?

SSS

Sabahattin Ali'nin önemli kitapları hangileridir?

Sabahattin Ali’nin önemli eserleri arasında “Kürk Mantolu Madonna,” “Sırça Köşk,” “İçimizdeki Şeytan,” “Değirmen,” ve “Kuyucaklı Yusuf” gibi romanlar ve hikaye kitapları bulunur.

Sabahattin Ali'nin edebi tarzı nasıldır?

Sabahattin Ali’nin edebi tarzı, insan psikolojisi, toplumsal eleştiri ve duygusal derinlik üzerine odaklanır. Eserlerinde genellikle insanların iç dünyalarını ve toplumsal meseleleri anlatır. Sadelik, içtenlik ve duyarlılık, yazılarının temel özelliklerindendir.

Sabahattin Ali'nin en ünlü eseri nedir?

Sabahattin Ali’nin en ünlü eseri “Kürk Mantolu Madonna” adlı romandır. Bu roman, aşk, tutku ve toplumsal normlar üzerine yoğunlaşır ve yazarın en tanınmış eserlerinden biri olarak kabul edilir.

Editör Puanı
Bu yazıyı puanlamak için tıklayın!
[Toplam: 1 Ortalama: 5]
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.